15 Haziran 2022 Çarşamba

Yolculuk Nereye?

      Uzun bir zaman oldu, gelecek ve geçmişle koyun koyuna yaşamaya başlayalı. Bir ayağım geçmişte bir kapana yakalanmış, kendimi kurtarmaya muktedir değilim. Bir ayağım bugünde ama gözlerimi ufka dikmişim, bir adım atmaya cesaretim yok. İbrahim Tenekeci basit bir formül sunuyor "Bakarsan uzaktır, yürürsen yakın." derken. Yaşarken sandığım kadar basit olmadığını anlıyorum.
    İnsan bir olaya, zamana, kişiye takılıp kalırken süreç içinde  kendisine ne yaptığının ya da ne olduğunun farkına varamıyor. Fark ettiğinde ise geri döndürmek için yapabileceği hiçbir şey olmuyor. Beni psikolojik olarak zorlayan durumlar karşısında ne yapmam gerektiğini hâlâ tam olarak çözemedim. Psikolojiyle hep içli dışlı olduğum hâlde kendi hâlime büsbütün yabancı kalıyorum bazen. Birkaç sene önceki bilgilerim ve okumalarım bizi kötü etkileyen yaşanmışlıklar konusunda yapılması gerekenin affetmek ve yolumuza devam etmek olduğunu söylüyordu. Bugün ise affetmekte çok da acele etmemek gerektiği, öfkeyi ve kızgınlığı doyasıya yaşamak gerektiğini söylüyor. Bu kılavuzlukların dışında olmasını beklediğim tek şey ise zamanın geri dönmesi bazen. Teknoloji ne zaman bir yerden bir yere, bir zamandan diğer zamana ışınlanabileceğimiz kadar gelişecek diye merakla bekliyorum. The Flash dizisinde çok hızlı koşabilen süper kahramanımız bir daire şeklinde süper gücünü kullanarak koşmaya başladıktan bir süre sonra geçmişe açılan bir geçit görüyor ve çocukluğuna gidiyordu. Ben de bir süredir aynı yerde koşuyorum süper hızlı olmasa da. Fizik buna izin veriyor olsa benim de en azından 17-18 yaşıma dönmem gerekirdi. Tabii bu hayatıma bizzat kendi seçimlerimle gelmişken tekrar başa döndüğümde aynı yollarda yürümeyeceğimden beni emin kılan ne bilmiyorum. Belki aynı hataları daha iyi yapardım, belki bu defa yanlışlarımdan bir şeyler öğrenirdim. Öğrenme yanlış yaparak gerçekleşir öyle değil mi? Öğrencilerime bunu diyorum netleri kötü çıkınca. "Peki bunca yanlıştan sen ne öğrendin?" derseniz, ben de size geceleri Rabbime "Allah'ım bu olanlardan ne öğrenmem gerekiyordu? Neyi kaçırıyorum ki bir sonraki seviyeye geçemedim?" diye sorduğumu söylerim.
      Yolun sonunu kestiremediğim bir yolda yürüyorum. Yoğun bir çalışma dönemi geçirdiğimden mi, dertleşmek için daha profesyonel bir yol bulduğumdan mı yoksa dertlerim artık paylaşmakla rahatlanmayacak seviyeye geldiği için mi bilinmez, daha az yazdığım sır değil. Bu sebeplere bir sebep de iki aydır devam ettiğim editörlük atölyesinden sonra katıldı. Artık yazdıklarımdan sonra "Benim bu yazdıklarım bir başkası için neden okunabilir olsun? İnsanları ilgilendirecek ne anlatıyorum?" kaygısı ortaya çıktı. Bu kaygı kısa vadede yazmamı engelliyor olsa da uzun vadede daha iyi metinler yazmamı sağlayacaktır diye umut ediyorum. Son derece öznel buhranlarımı okuyan, yolculuğuma eşlik eden dostlarıma selamlarımla...