22 Nisan 2018 Pazar

Dünya Bizim Neyimiz Olur?

 Hayatta gerçekten karşımıza birtakım işaretler çıktığına inanıyorum. Birden bire kafamda bir düşünce beliriyor mesela ve ben "Bunu bana Allah düşündürtmüş olmalı, kesinlikle bu yolu takip etmeliyim." deyip atlıyorum daha önce hiç düşünmediğim şeylerin içine. Ya da söz gelimi yıllardır cevabını aradığınız bir soru vardır ve birden bire, öyle alelade bir zamanda cevabı buluverirsiniz. Sonra bir bakmışsınız aslında hep gözünüzün  önündeymiş o cevap ama Allah bir yol katetmenizi istemiş onu bulana kadar. Garip bir güven duygusu da barındırıyor bu sistem kendi içinde. Kalbinizde bu hissi hissettiğiniz anda bir daha geri dönüp sorgulamıyorsunuz, her haliyle doğru olanı yapıyormuş gibi hissediyorsunuz. Bunu tecrübe edenler el kaldırsın.
 İşte bu şekilde bazı fikirler hayatımıza giriveriyor. Bir kitap başka bir kitaba yönlendiriyor sonra aynı konunun farklı açılarıyla ilgili videolar düşüyor önünüze, bir bakmışsınız belli bir yol üzerinde yürümüşsünüz. Küçük değişimlere kapı aralamışsınız.
 Şubat ayının başında İbrahim Tenekeci'nin Geldik Sayılır'ını bitirmiştim ve artık tabiatla daha iç içe bir hayat yaşamak istediğime karar vermiştim. Sürekli "Ne yapabilirim acaba?" diye sorguluyordum kendimi. Bunu izleyen günlerde internette minimalist yaşam konulu videolara denk geldim. Bu defa daha sade bir hayat sürmek istediğime karar verdim. Yıllardır bir gün bir yerde kullanırım belki, diyerek tuttuğum eşyalar sırtımda yüke dönüştü. Yalnızca dolaplarımda ya da odamda değil, zihnimde de bir kalabalık vardı. İnternette gezinirken elemeden zihnime soktuğum gereksiz ve faydasız bilgiler, yargılar... Çok fazla düzene ihtiyacım vardı ama nerden başlayacağımı bilmiyordum. Üstelik bir evi sadeleştirmeye kalkmak -ailenizin evindeyseniz- yalnızca size kalmış bir karar değil. Hal böyle olunca kendimi "bir eşyanın yerini bile değiştirmeye kudreti olmayan" biri olarak tanımlamaya başladım. Sadeleşme işini okulum bittikten sonra yeni bir düzen kuracağım zamana sakladım ve işe daha fazla gereksiz, faydasız ya da ihtiyacım olmayan şeyleri almamakla başladım. Bunun uzun bir süreç olacağının da farkındayım ama daha kaliteli bir hayat için yapmak zorundayım. Bu sırada minimalizmle ilgili temel kitaplardan biri sayılan Minimalizm: Anlamlı Bir Yaşam kitabını aldım ve yoğunluğum azaldığında okumak üzere bir kenara koydum. Tabii burada öğrencilerin yaşadığı en büyük sorunlardan biri bir gün okumak umuduyla yeni kitaplar biriktirmek. Hali hazırda on küsür kitap daha kapağı açılmamış bir şekilde onları okumamı bekliyor. Bu süreçte elimdeki kitapları bitirmeden yeni bir kitap almayacağıma da söz verdim. Bunu hepimizin yapması gerekiyor. Kitaplığıma bir göz gezdirince "Ben bunu neden okudum?" dediğim amerikanvari romantik komedi kitaplarına da rastladım. Bir yerlere bağışlamaya kalksam bu faydasız kitapları vererek kime ne iyilik yapmış olurum diye düşünüyorum. Belki geri dönüşüme atmak bir çözüm olabilir.
  Minimalist yaşamla ilgili araştırmaları yaparken bu sefer başka bir fikirle karşılaştım: Sıfır Atıklı Yaşam. Bunun hakkındaki okumalarımı henüz tamamlayamadım fakat deniz ve okyanuslarda 142 milyon ton atık bulunduğunu öğrenmek küçük adımlar atmaya başlamama yetti. Bu konuda derlenmiş toparlanmış bilgilere ulaşmak isterseniz yesilmimar.wordpress.com sitesini ziyaret edebilirsiniz. Bir şekilde artık plastik, pet ve her türlü atığımızı azaltmamız gerekiyor. Nasıl canımızı Allah'ın bir emaneti gözüyorsak, bu dünya da bir emanet. Onu tamamen yaşanmaz hale getirene kadar tüketemeyiz her şeyi. Genelde bu tür çevrecilik faaliyetleri biraz seküler hareketler gibi gelse de, sade yaşam konusunda da sıfır atıklı yaşam konusunda da hassas olmak için çok geçerli sebeplerimiz var. Kendi sağlığımıza dikkat ettiğimiz kadar dünyanın sağlığına da dikkat etmek zorundayız. Torunlarımızın çocuklarına nasıl bir dünya bırakmak istediğimiz önemli. Canım torunlarımın çocukları!
 Çok küçük bir başlangıç gibi gözükseler de mesela, markette ya da başka bir mağazadan aldığınız ürünleri sığdığı müddetçe çantanıza atın. Hatta çantanızda hep bir bez çanta bulunsun, poşet yerine onu kullanın. Bir matara alın, suyunuzu evde doldurup öyle çıkın evden. Böylece her susadığınızda pet şişede su almazsınız. Kahve dükkanına gittiğinizde eğer kahvenizi alıp dışarı çıkmayacaksanız karton bardak yerine kupada isteyin.
 İsrafı önlemek, sağlıklı beslenmek, doğaya saygı göstermek, değer vermek bir çeşit terapi gibi. Markette aldığı ürünleri poşete koymamak insanı mutlu eder mi? Ediyor. İyi bir müslüman olmak esas bu alanlarda önemli. Hiç ardını arkasını düşünmeden dünyayı kirletmek, nesiller sonraki insanlara, denizdeki canlılara, ormanlara zarar vermek pek de 'müslümanım' derkenki iddialarımızla örtüşmüyor. Eşyalara hizmet ettiğimiz yeter. Bu yazı hepimiz için 'temiz' bir başlangıç olsun.

1 yorum: