13 Aralık 2017 Çarşamba

O İşler Öyle Olmuyor!

  Aklınıza bir şey takıldığında ne yapıyorsunuz? Ya da neyi yapamıyorsunuz? İkincisi daha yerinde bir soru oldu sanırım. Ben aklıma bir şey takıldığında uyumuyorum, konuşmuyorum, gülümsemiyorum, öyle düşünmeden "iyiyim" diyemiyorum. Kendi kabuğuma çekilip aklımdakini çözene kadar da ordan dışarı başımı uzatmıyorum.
  Bir hocam şöyle bir söz söyledi: İnsanı yaşadıklarından çok yaşamadıkları hasta eder. Yaşamadıkları yük olur ona. İnsana ve yüklerine dair bundan daha iyi bir tespit yapıldı mı, bilmiyorum. Ukde, ne ağırmış meğer. Bu cümleler üzerine biraz düşününce ufak çaplı bir aydınlanma yaşıyorsunuz. 
  Daha önce insanın çabalamakla yükümlü olduğunu, sonunun ne olacağını bilmeksizin çabalamak için dünyaya gönderildiğini konuşmuştuk. Şimdi de ekliyorum: İnsan tanımlamak için dünyaya gönderildi. En çok da dertlerini. Kafamıza bir şey takıldığında titizlikle zihin taraması yapıyoruz. Ben buna neden bu kadar üzüldüm? Acaba içten içe üzüldüğüm şey daha başka bir şey mi? Ben bu kadar kırılgan mıydım? Daha bir sürü soru. Bazen bu sorularla geçmişi kazmaya başlıyoruz gerçek nedeni bulmak ümidiyle. Bir şekilde içinde bulunduğumuz durumu tüm sebepleriyle anlamak ve tanımlamak için. İçinde bulunduğumuz durumla ilgili bir dolu çıkarıma varıyoruz. Bulduğumuz her yeni şey de sonuca bir adım daha yaklaştığımızı düşünüyoruz. Ama ne yazık ki o sonuca hiç ulaşamıyoruz. Çabalamaktan bahsederken nasıl sonucunun bizi ilgilendirmediği kanaatine vardıysak, burada da aynı kural geçerli. Aklınıza takılan şeyin çözüme ulaşması için bir sürü yöntem denemiş, sebepleri sıralamış, kestirme yollar bulmuş da olsanız sonuç size kalmıyor. Orası daha yüce bir makamın işi.
  Gelin biraz somutlaştıralım. Düşünün ki, bir konuda seneler içinde bir takıntınız oluştu. Sizde kötü izleri olmasına rağmen unutamıyorsunuz. Nefret etseniz olmuyor, tevekkül ettiğinizi düşündüğünüzde olmuyor, üzerine sürekli düşünüyorsunuz olmuyor, hiç lafını etmiyorsunuz olmuyor, gerçekleşme ihtimalinde sizi ne kadar mutsuz bir hayatın beklediğini biliyorsunuz olmuyor. Yani aslında unutmak için elinizde çok makul gerekçeler var, hatta başkalarını bu argümanlar yardımıyla ikna edebilirsiniz ama gelin görün ki, sizde işe yaramıyor. İşte bu noktada ben diyorum ki: Aciziz! Çok mantıklı çıkarımlar da yapsak, çocukluğumuza kadar da insek, arka planı çizmeyi hemen hemen tamamlasak da şifa verme yetkisi bizim elimizde değil. Yani bizi defineye götürecek haritayı ele geçirsek de o yolu yürütecek olan Allah'tır. Bazen kafamızın içinde öyle tıkırında işliyor ki işler, şifa dilemeyi unutuyoruz. 
  Huzur mu lazım? -Ben  ona gidecek yolları bulurum. Şifa mı lazım? -Ben sorunu tespit edersem şifa kendiliğinden gelir. Net bir bilgi: O işler öyle olmuyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder