28 Ekim 2015 Çarşamba

"ölüm gelmeden biz kalkalım"

    Bu yazı Fabrizio Paterlini'nin Now bestesi eşliğinde yazılacak, dinlenilmesi de şiddetle tavsiye edilecektir.

   Son zamanlarda daha çok gelecek zaman kipiyle konuşuyorum. Bugünü boşvermiş, yarına kafayı takmışım. Hayal ettiğim her şeye zamanım yetecekmiş gibi yaşıyorum. Ama ya ölüm o kadar da uzak değilse? Farkındayım, bu yazıyı yazdıktan sonra ölecek olursam bu çok trajik olacak.  Ne zaman etrafımdan birisi bu dünyayı bırakıp gitse bu düşüncelere saplanıp kalıyorum. Elimde değil. Ya bütün hayallerim, planlarım, hazırlıklarım yarım kalırsa? Bu cümleyi bile bitiremeyebilirim. Allah'ım bitirdim çok şükür.
   O kadar ölmeyecekmiş gibi yaşıyorum ki.  Birinci tekil şahıs için konuşuyorum çünkü bu sorumsuzluk için kendimden başkalarını da suçlamaya yüzüm yok. Hakkım da yok elbet. Bir genç kızın ölümü -ki buna ölüm demeyelim çünkü üşütüyor beni- beni bu korkulara sevketti. Kim bilir neler yapmak geçiyordu içinden hayata dair?.. Onun süresi dolmuşken ve ben de benim süremin ne zaman dolacağını bilemezken nasıl da amaçsızca nefes alıyorum. Yapmam gereken ve yapmak için can attığım her şeyi pervasızca erteliyorum. Şimdi hangimiz daha ölüyüz? Bu annelerimizin en lezzetli yemekliklerini çıkmaz ayın son perşembesi için dondurucuya atarken akşamı bir tas çorbayla geçiştirmelerine benziyor. Şimdi yapmak istediğim her şeyi ilerde yaşanması muhtemel ama asla kesin olmayacak güzel bir güne saklıyorum. Ama ya o gün gelmeden ben  gidersem? Tembelliğime bir ders vermeye çalışıyorum burada. 

    İçinden ne geçiyorsa şimdi yap! İdeallerin için savaşmaya şimdiden başla! İstemsizce aldığın her nefesin hakkını ver. Bu dünyaya bir güzellik kat. Çünkü ortalık berbat. Bekleyerek, erteleyerek başarabileceğin tek şey istediklerini daha uzağa düşürmek olacak. Yaşadığın her gün, yaşayabileceğin yılları daha iyi ve daha inanılmaz yapabilmen için verilmiş avanslar. Ölümden konuşuyordum en son değil mi? Ama işte hep böyle oluyor. Her şeyin sonunda iş yine ümit etmeye kalıyor. Şimdi imkansız gibi gözükse de her şey düzelecek. Sadece ceplerimizde dolandırdığımız nimetlerin daha çok farkında olmalı, bunların hakkını da adam akıllı  vermeli. 
    Bu konuya vizelere bir türlü çalışamıyor oluşumdan, sürekli erteliyor oluşumdan gelmiş olmam anlattıklarımın ciddiyetini bozmasın sakın. Daha başka şeyler de var bana aceleyle bilgisayarı açtıran. Ölüm gençlere yakışmıyor Allahım. Başka gençlerin boğazında düğümlenip kalıyor. Bir babanın alnındaki sızı olup kalıyor. Geçmek bilmiyor. Aldığı hiçbir nefesin gereğini yapamayan tembellerin aklına takılıp kalıyor. 
    Biz insanlar neden böyleyiz? Dünyadaki diğer canlılardan bizi ayıran aklımızı neden bir tek çarezilik, zulüm ve felaket anlarında devreye sokuyoruz? Bir şeyleri iş işten geçmeden, çiçekler solmadan öğrenmemizin bir yolu yok mu? Bütün hayatımız boyunca ölüme hazırlanmak için yaşıyoruz. Kim daha iyi, verimli, kaliteli hazırlanırsa yarışı o alacak. Bizi hayal edemeyeceğimiz kadar mükemmel ve sonsuz ve kötülüğe dair en ufak bir şeyin olmayacağı bir hayat beklerken bile ölüm bu kadar acıyken, ahirete inanmayanlar nasıl dayanıyorlar buna Allahım? Ama senin rahmetinin bolluğu, merhametinin genişliği onları bile dayanıklı kılıyordur. Sen, Sana sırt çevirenlerin de Rabbisin. Şimdi biz nasıl ümitvar olmayalım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder