19 Ekim 2015 Pazartesi

huzur da kimmiş?

      Çok fazla duaya ihtiyacımız var. Zor zamanlar yaşıyoruz. Günden güne katlanarak büyüyen acıların hamalı olmuşuz. Kalbimiz sıkışıyor yorgunluktan. Genç öleceğiz böyle giderse.
      Yüzümüzdeki kırışıklıkları fondöten kapatıyor da, ya kalbimizdeki kırışıklıklar n'olucak hocam? He, kozmetik firmaları üzerinde çalışıyor muymuş? Aferin onlara. 
      Huzur bir teslimiyet ötemizde. Kendimizi ona bırakalım diye bekliyor. Bence teslimiyet iyi birisi, güvenelim ona. Yalnız şu an metrodayım ben. Metroda da yazıyorum ya. Bütün mutluluklar helal olsun ulan bana. "Ulan" demesem olmazdı. Bu dünyada samimiyet içeren tek şey ulan kelimesi olabilir. Yazmak konusunda mekan ve zaman tanımamam konusuna geri dönersek eğer: Ne yapsaydım? Birisiyle konuşmaya ihtiyacım vardı. En yakınımda da ben vardım. Aldım kağıdı, kalemi kendimle konuşmaya başladım. Kendi kendimi yargılayamazdım da. Kafam rahat yani.
     Zor zamanlar yaşıyoruz. Kaç para ulan bi mutluluk?! Parası neyse toplaşıp alırdık. Kardeşlik bu değil mi? Evet. Böyle ağlayıp sızlanmak çok cazip ama bardağın dolu tarafına da bir şans verilmeli. En azından ne kadar güçlü olduğumuzu gördük. Dayanamayız diye düşündüğümüz her şeyle öyle ustalıkla baş ettik ki dertler bile şaştı kaldı bu işe. Güçlüyüz elhamdülillah. Rabbim bize bunu gösterdi. Bizim acı eşiğimizle aşık atamazsınız bayım. Biz sizin kolayca ağlatabileceğiniz kızlardan değiliz. Öyle başkalarının anlattıklarıyla değil, kendi tecrübelerimizle yıkıldık çok şükür. Ve en az yıkılışımız kadar artistik hareketlerle kalktık düştüğümüz yerden.
     Konu nasıl buraya geldi ya? Bir yazmaya başladım mı kendimi kaybediyorum. Kendimi buluyorum. Bir kere bulunca da bırakmak istemiyorum. Daha karpuz kesecektik hocam, nereye?

2 yorum:

  1. Öyle miyiz gerçekten? inşallah öyleyizdir hafız. Sen hep böyle yazmaya devam et ki biz de güç bulalım :)

    YanıtlaSil